15 Temmuz 2010 Perşembe

Bana Gülümseyen Hayat

Dünyanın bana gülümsediğini, hayatın tebessüm ettiğini, yeni Cenk ile birlikte onların da mutlu olduğunu hissediyorum. Bugün o kadar işin arasında trafik lambalarındaki bozuk ledlerin ortaya bir gülücük çıkardığını, yol kenarındaki ağacın dalının bir gülümseme gibi eğildiğini, akşam eve dönerken ayın yana yatık hilal şeklinin, hilalin hemen yanına doğru üzerindeki yıldızla gamzeli bir tebessüm halinde arz-ı endam ettiğini gördüm. Baktığım her yerde bir mutluluk belirtisi var sanki. Bulutlar, dağlar, su birikintileri, deniz ve dalgalar benimle birlikte gülüyor gibi. Bu kadar çok gülmek iyi midir peki? Bence muhteşem. 13 sene sonra ilk kez bu kadar huzurluyken, böylesine sever ve sevilirken, hiç olmadığım kadar hayata, aileme ve sevdiğime bağlanmışken nasıl gülmem! Çok seviyorum gülmeyi, dolu dolu, tok kahkalarla, içimden gelerek, kendiliğinden gülmeyi...

Nedense perşembe geceleri üzerimde farklı bir hissiyat oluyor. Sebebi kesin o :) O güzel kız, o muhteşem insanla ilk kez buluştuğumuz, ilk yemeğimizi yediğimiz, aslında yediğimizden de bir şey anlamayıp birbirimize ilk kez bu kadar yakın olduğumuz geceydi bir perşembe gecesi. Perşembe gecelerini çok seviyorum o geceden beri, ayrı bir hislenme ve duygusal yoğunluk sarıyor beni. Gülüyorum, hayat da bana artık, tıpkı meleğimin bana güldüğü gibi...

8 Temmuz 2010 Perşembe

Işığım

Çok çalkantılı bir hayatım oldu benim. Geride bıraktığım 31 senede bir çok yanlış karar verdim. Eğitim, iş ve sosyal hayatımda genç yaşta yakaladığım başarılarla ailemi hep mutlu ettim, ama özel hayatımdaki yanlış kararlarımla hem çok üzdüm hem de çok yıprattım onları. O yüzden doktoramı bitirip arkasından kaçmak istedim askere giderek buralardan. Belki buralardan uzaktayken hem onların sıkıntısı biraz hafifler hem de ben kendimi tartar ve yaptığım yanlışları daha iyi düşünür, kendimi sorgular ve yeni bir adam olarak dönerdim yurduma. Kadınlara duyduğum öfke dinerdi belki, onları artık tek gecelik metalar olarak görmekten vazgeçerdim, hatta karşıma inanabileceğim, güvenebileceğim, beni ömür boyu mutlu edebileceğine ikna olabileceğim, hayatı paylaşmak isteyebileceğim bir kadın çıkabileceği fikrini bile kazanıp dönerdim askerden. Ama kadromu almadan gitmeme izin vermedi hocalarım, Nisan'da asker olacakken Ağustos'a kaldı bu görevi yapmak, daha doğrusu hayatımda ilk kez aşık olduğum şehirden bir süreliğine olsa da isteyerek uzaklaşmak.

Sonra "O" çıktı karşıma. Bir anda hayatım, hayata bakışım, düşüncelerim, isteklerim, planlarım alt üst oldu. Ömür boyu aradığım şeyleri sırasıyla, ardı ardına sunuyordu bana bu kız. En başta yüzünden hiç silinmeyen gülümsemesiyle vurmuştu beni. Öylesine güzel gülüyor, öyle farklı ve gülen gözlerle bakıyordu ki bana, tertemizdi içi, yapmacıklık yoktu hiç bir tarafında, doğaldı ve tertemizdi bakışları, sonradan anladım ki içinin yansımasıydı gözlerine sığmayan o gülücükler... Günler geçtikçe bakışları gibi tertemiz içini görmeye başladım. Bana hiç bir şey düşünmeden, sadece "ben" olduğum için koşarak gelen bu kıza ben de sadece "O" olduğu için koşuyordum. Yaklaştıkça daha iyi tanıdık birbirimizi, böylesine duru bir karakter, açık sözlü, hoşgörülü, şefkatli, şen ve daha bir çok pozitifliği içinde barındıran bir kadın olabileceğine inanmıyordum ben. İnanılmaz çok ortak noktamızı keşfettik zaman geçtikçe, ortak isteklerimiz, ortak sıkıntılarımız olduğunu gördük hayata karşı. Çok çabuk destek olmaya başladık birbirimize. Öyle güzel paylaşmaya başladı ki hayatı benimle, ağzım açık kaldı. Elini vermeyi bildiği gibi el istemeyi bilen bir kadın, rahat ve kaprissiz, neşeli ve pozitif. Hala şaşkınım bir çok açıdan, bazen bir rüyaymış gibi geliyor onunla yaşadıklarım ama gerçek olduğuna inanıyorum artık. Geleceğe dönük herşey kesinleşti kafamda, onunla ilgili her ayrıntı çok berrak artık. "O"nu çok seviyorum. İlk kez böyle hissediyorum, ilk kez böylesine bir heyecan var içimde, 31 yaş geride kalmışken 17-18 yaşında bir ergen gibi heyecanlıyım ama bu heyecan yaşadığım kötü tecrübelerin bana kattıklarıyla birleşip hayatımı güzelleştiren bir ilaç gibi adeta bugün. Hayatımdaki bir çok ilki yaşıyorum onunla her geçen gün. Hayatta tamadığım zevkleri tadıyorum. Paylaşmanın, karşılık beklemeden sevmenin ve aşkın gerçekte ne demek olduğunu anlıyorum her doğan ve geçen günde. Şükürler olsun ki o güzel insanları, canlarımı artık üzmeyeceğimi apaçık hissedebiliyorum ben bugün...

"O" karanlıkta ışığım oldu benim. Artık önümü görebiliyorum.

İyi ki girdin hayatıma.

Seni çok seviyorum...

4 Temmuz 2010 Pazar

31!

Ve 31'i 1 geçer...